Yapılan araştırmalar göstermektedir ki yediklerimiz yicekelerin ruh sağlığımız üzerinde doğru orantılı bir ilişki olduğunu göstermektedir. Vucudumuza iyi gelen yiyecekler aynı zamanda zihnimize de iyi gelmekle beraber itileştirici güze sahip olduklarını söylemek mümkündür. Bir çok depresif bozukluk, kaygı bozuklukları kronik stres gibi rahatsızlıklar yaşayan bireylerin kendini rahatlamak için yiyeceklere yöneldiği görülmektedir. Bunun bir sebebi de serotonin ve dopamin dengemizle iişkili olduğu görülmektedir.
Amerika Birleşik Devletleri’ndeki Des Moines Üniversitesi’nde Biyokimya ve Beslenme alanında çalışan Ph.D. Maria Barnes bu konuya değiniyor ve modumuzu yükseltmek istediğimizde neden zengin karbonhidrat içerikli yiyeceklere veya tatlı gıdalara yöneldiğimizin nörolojik açılamasını yapıyor:
“Yüksek kalorili bir yemek yemek, bazen yemeğin fotoğrafını dahi görmek , beynin ödül dizgesini harekete geçiriyor ve beynin ödül merkezindeki dopamin salgısını denetleyen beyin hücrelerini harekete geçiriyor. Bu durum rahatlamak amacıyla yemek yediğimizde beynimizdeki ödül sisteminden sorumlu dopamin hormonunun bazı sistemler üzerindeki etkisini açıklıyor. Bizi rahatlatan yiyeceklerin kokusunu duymak bile bu sistemleri harekete geçirebiliyor. Bu durum yemek yemek üzerine duyduğumuz şiddetli isteği nörolojik olarak açıklamasını yapıyor. Yapılan araştırmalar ayrıca göstermektedir ki akdeniz tipi beslenme depresyon riski üzerinde olumlu bir etkisi olduğu yönünde , karbonhidrat bakımından yüksek kalorili be besin değeri düşük gıdalarla beslenmek yerine mevve sebze ve protein ağırlıklı beslenmenin ruh sağlığımız üzerinde olumlu etkisi olduğunu göstermektedir. Ayrıca beynimizde hipokampüs adı verilen hafıza ve beklekten sorumlu bölgenin kötü beslenme biçimi ile küçüldüğü beyin görüntüleme (manyetik rezonans) verileri ile bazı bulgulara ulaştığı görülmektedir. Bu ölçümler sonucunda fastfood tarzı besinlerle ile beslenenlerin sol hipokampus hacimlerinin ortalamada 52,6 milimetre daha küçük olduğu ilişkilendiriliyor. Son olarak başka çalışmalar gösteriyor ki çok hafif bir susuzluk düzeyinde bile konsantrasyon bozukluğu yaşanmakta, modumuzu etkilemekte ve hafıza problemleri oluşabilieceği görülmektedir. Sonuç olarak kısaca ‘ne yersek oyuz’ denilen söylem haklılığını bir kez daha kanıtlamakta olup yiyeceklerimiz ve zihinsel sağlığımız arasında pozitif yönlü bir ilişki olduğu gözükmektedir. Yeme düzenimizde yapılacak değişikliklerin ruh sağlığımız üzerinde olumlu etkilerinin olduğunu göstermekte.
